Nasıl yani? Kızın mı? Bu nasıl mümkün olabilir?” diye sordum. Cevapları duymaya korkuyordum.
Eşim gözlerini yere indirdi ve yıllar önce, evlenmeden önce bir ilişkisi olduğunu, bu ilişkiden bir çocuğu olduğunu yeni öğrendiğini anlattı. Kadının annesi bunu yıllarca saklamış, eşim ise bu gerçeği öğrenir öğrenmez kızını tanımaya çalışmış. Ama bana söylemeye cesaret edememiş.
Sözleri beni hem öfkelendirdi hem de derinden yaraladı. “Bunu benden nasıl sakladın? Sana her zaman güvendim, her şeyimi paylaştım. Ama sen…” diye haykırdım.
Eşim bir adım daha attı, ellerimi tutmaya çalıştı ama geri çekildim. “Seni incitmek istemedim,” dedi. “Sadece seni ve ailemizi korumak istedim. Ama bunu yanlış yaptım. Sana anlatmalıydım.”
O sırada genç kadın, “Lütfen beni suçlamayın,” dedi kısık bir sesle. “Sadece babamla tanışmak istemiştim. Amacım size zarar vermek değildi.”
Bu sözler, içimdeki öfkeyi biraz yumuşatsa da hissettiğim acıyı dindirmedi. Yıllardır bildiğim sandığım hayatım bir anda baştan sona değişmişti.
“Bunu evde konuşacağız,” dedim ve odadan çıktım. Eşim ardımdan bakarken gözleri doluydu ama buna aldırış etmedim. Eve dönerken içimdeki karmaşa büyüyordu.
O gece, eşim her şeyi detaylarıyla anlattı. Uzun bir sessizlikten sonra, “Bu ilişki bizi yıkmak zorunda değil,” dedi. Ama içimdeki kırıklık kolay kolay tamir edilecek gibi değildi.
Hayat, en beklenmedik anlarda vururmuş. O gün bunu öğrendim. Ancak bu hikayenin sonu değildi. Karar vermem gereken bir yol ayrımındaydım: geçmişin yükünü taşımayı kabul edip bu evliliği kurtarmaya çalışmak mı, yoksa yeni bir başlangıç yaparak kendim için bir yol çizmek mi? Hangisini seçtiğimi mi merak ediyorsunuz? İşte bu, başka bir hikayenin başlangıcı…