Ama sonra bir şeyler değişti. Ayşe çok süslendi, her gün ayrı elbise, ayrı yazma. “Gençsin, yakışıyor” derdim, o da gülüp geçerdi. Sonra fark ettim ki benim Mustafa, onun yanında daha çok neşelenir olmuş. O gülünce güler, o laf atınca karşılık verirdi.
Bir gün harmanda, kadınlar başak toplarken, Mustafa ile Ayşe’nin uzaktan fısıldaştığını gördüm. Yanlarına vardığımda sustular. İçime taş gibi oturdu.
Akşam olup eve döndüğümüzde Mustafa’ya açıldım:
“Senin bu yakınlığın bana dokunuyor” dedim.
“Delirdin mi Hatice?” diye tersledi. “O senin eltindir, kardeşin gibi!”
Ama içim rahat etmedi.