Babasız bir çocuğu on yıl büyüttüm

On yıldır oğlumu tek başıma büyüttüm. Köyde herkes hakkımda konuştu, alay etti, arkamdan fısıldadı. Hiçbirine cevap vermedim. Yalnızca oğlum Cem’in elini sıkıca tutup yürümeye devam ettim. Her gün kafede masa sildim, akşamları yorulana kadar yerleri temizledim. Şikâyet etmedim. Bana güç veren tek şey Cem’in gülümsemesiydi. Bir gün bana, “Anne, benim neden babam yok?” diye sordu. İçim acıdı ama belli etmeden, “Baban uzaklara gitmek zorunda kaldı, ama seni hep sevdi,” dedim. Gerçeği söylemeye cesaretim yoktu. On yıl önce fırtınalı bir gecede arabası bozulan bir adama yardım etmiştim. Gece boyunca konuşmuştuk, ertesi gün de sessizce çekip gitmişti. Bana ne bir isim bıraktı ne bir numara. Sonra hamile olduğumu öğrendim. Köyde bekar bir anne olmak zordu. İnsanların bakışlarına, laflarına katlandım. O gün… her şey değişti. Çamaşır yıkarken kapımın önünde siyah bir araba durdu. Komşular hemen pencerelere üşüştü. Arabadan takım elbiseli, uzun boylu bir adam indi. Yıllar geçmişti, ama yüzünü hemen tanıdım. “Elif?” dedi. Sesinden titreme belliydi. Olduğum yerde kaldım. Nefes alamadım. Cem kapıdan kafasını uzattı. Adam ona baktı ve dondu kaldı. Benzerlik o kadar açıktı ki inkâr edilmezdi. “Bu… benim oğlum mu?” diye sordu.
Reklamlar