Köyün ağası, oğlu Mehmet'i evlendirir

Gelin Gülizar, ağanın yollarını ayırır, gözlerini kapatır, eli uzatır. Ağa, kıkırdayarak bir şey tutuşturur eline. Gülizar merakla parmaklarını yoklar, ama ne katıldıklarını anlayamıyorlar. Yumuşak mı sert mi, sıcak mı soğuk mu, bir tuhaf! — “Kayınbabacığım, bu ne?” diye soruyor, gözler hala mevcut. Ağa, sessizliği iyice kalınlaştırıp, sırıtarak: — “Bu, ineğin olmaması! Sağlamaya başlayın, bakalım marifetin!” Gülizar, işi ciddiye alır, sıkmaya başlar. Ama bir gariplik var; ne süt geliyor ne de başka bir şey! Ağa gülmeyi patlatır: — “Yahu dağılımı, bu ineğin olmaması değil, benim eski çorabım! İnek sağmayı bilmem dedin, bari çorapları sıkmayı öğren!” Gülizar gözü açar, elinde buruşuk, mis kokulu(!) bir çorap. Yüzü kıpkırmızı, ama o da kendini tutamaz, gülmeye başlar. Ağa, göz kırpar: — “Hadi bakalım, bakınca sahiden inek sağıcaz, ama önce çorapları yıkandı, alışıldı bu!”
Reklamlar