Bu sefer gerçekten sevildiğimi sanmıştım, eşim benden küçüktü ama ilkbaşlarda benden başkasını gözü görmüyordu, bir dediğimi iki etmiyordu, beni gözünden bile kıskanırdı, herkes bana akıl verdi olmaz bu evlilik ilerde kendi yaşıtlarına bakar seni üzer dediler ben hickimseye inanmadım. Herşey çok güzel gidiyordu evet ama son günlerde sanki biraz değişmiş gibiydi yinede sorun yapmadım. O gün bir iş görüşmesine gidecekti hazırlanmak için kalktı önce duşa girdi, bende ona kıyafet seçmek için giyinme odasına girdim takım elbiselerine bakarken elime sert birseye dokundu, ceketini cebinde birşey vardı, elimi uzatıp aldım bu bir telefondu şok oldum, telefona şifre koymuş açamadım, eşime hicbirsey söylemeden çantamı ve o telefonu alıp evden çıktım. Çok yakın bir telefoncu dostum arkadaşım vardı onu arayıp yanına gittim bu işleri iyi bilir 5 dakikada telefonun şifresini açıp bana
elefonun kilidini açtığımda ekran beyaz bir ışıkla aydınlandı. Gözlerim bir anda mesajlara ve notlara kaydı. Telefon, eşimin asla benimle paylaşmadığı bir hayata ait gibiydi. Çeşitli mesajlar, arama kayıtları ve bir fotoğraf albümü vardı. Kalbim çarpıyordu; bu neydi? Arama listesine baktığımda, numaraların çoğunun kayıtlı olmadığını gördüm. Ama bir isim dikkatimi çekti: Ali Usta. Bu isim bana hiç tanıdık gelmiyordu.Mesajları açtım. En son gönderilen mesajda, “Akşam her şey hazır olacak. Sadece senin imzan gerekiyor,” yazıyordu. İmza mı? Neden bir şey imzalaması gerekiyordu ki? Mesaj, bir iş anlaşmasını andırıyordu ama bu kadar gizemli bir şekilde saklanması beni hem korkuttu hem de meraklandırdı.Albümdeki fotoğraflara tıkladım. İçlerinde, eski bir ahşap bina, birkaç yerden çekilmiş sokak