İlk cümlesiyle, o adam sadece kelimeleri değil, ruhundaki acıyı da ortaya koymuştu. Kalabalık, onun anlattığı hikayelerde kendi hayatlarının bazı parçalarını bulmaya başladı; kaybedilen sevgililer, terkedilmiş hayaller ve incelikle örülmüş hatıralar. Herkesin gözleri, aniden fark ettikleri bir gerçeğin ağırlığıyla dolmuştu: Her bir insanın, görünüşünün ardında bir hikaye yatar. O an, sosyal tabakalar arasındaki duvarlar yıkıldı, kalpler birbirine kenetlendi. Düğün, sadece bir kutlama değil, aynı zamanda bir farkındalık anı haline gelmişti.