Kapı aralandığında odanın içinden yayılan koku yüzüme çarptı. Bu koku yabancı değildi… tam tersine fazlasıyla tanıdıktı.
O an içimde bir uğultu başladı. Aklıma tek bir isim geliyordu ama bunu düşünmek bile istemedim. O koku, yıllardır yan yana olduğum, bana en yakın insanlardan birine aitti.
“Haydi içeri gir,” dedi Zeynep, sesindeki heyecanı saklamaya çalışarak. Dudaklarının kenarında yapay bir gülümseme vardı. Beden dili, bana yaklaşırken bile huzursuzdu; gözleri sürekli kaçıyordu.
Odaya adımımı attığımda kalbim hızla çarpmaya başladı. Yatak odasında her şey düzenliydi ama fazlasıyla düzenli… sanki dakikalar önce aceleyle toparlanmış gibiydi. Nevresimler yeni serilmiş, masa üzerindeki eşyalar gelişigüzel yerleştirilmişti.