Beynimde o anı tekrar tekrar yaşadım; kahkahasını, beni küçük düşürmesini, babamın güçlü elleriyle beni çekip çıkarmasını… ve şimdi diz çökmüş bir şekilde gözyaşlarıyla pişmanlık dilenen adamı. Titreyen sesimle sordum: “Beni gerçekten seviyor musun, yoksa sadece gösteriş mi yapıyorsun?” Gözlerime baktı, tüm maskelerinden sıyrılmış gibiydi. “Seni seviyorum. Ama aptalca davrandım. Eğer kabul edersen, o havuzda senin yanında ben de atlarım. Gelinliğini kirlettim, şerefimi de suya gömeyim.” Ve hiç tereddüt etmeden ceketini çıkardı, gömleğiyle havuza atladı. Çığlıklarla birlikte alkış koptu. Arkadaşlarının kahkahaları bu kez yerini şaşkınlığa ve alkışa bırakmıştı. Suya çıktığında nefes nefeseydi ama bana sarılmak için yaklaştı. Babam hâlâ sertti. Elini havaya kaldırdı. “Sevgi, sadece lafta olmaz. Bugün bunu öğrendin. Kızım kırıldı, incindi. Onu onarmak senin boynunun borcu.” Damat başını eğdi. Ben de gözlerimden yaşlar süzülürken içimden şu cümle geçti: “Gerçekten değişecek mi, yoksa bu sadece bir anlık gösteriş mi?” Ve işte o an kararımın ne olacağını bilmeden, hayatımın en kritik yol ayrımında olduğumu hissettim…