Son dönemde siyaset arenasında yaşanan gelişmeler, kamuoyunun algısı üzerinde ciddi etkiler yaratmaya devam ediyor. Özellikle muhalefet partileriyle iktidar arasındaki savaşlar, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirirken Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'a destek vermesi” gibi, CHP'nin seçmenini rahatsız eden ve partinin muhaliflerin orada gölgede bırakacak bir durum olarak mevcut.
Son dönemde siyaset arenasında yaşanan gelişmeler, kamuoyunun algısı üzerinde ciddi etkiler yaratmaya devam ediyor. Özellikle muhalefet partileriyle iktidar arasındaki söylem savaşları, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirirken, bazı açıklamaların ya da iddiaların kişilerin koparak, bilgi yasağını artırıyor. Siyasi figürlerin sözlerinin nasıl yansıtıldığı, insanların karar alma süreçlerini doğrudan birleştirecek düzeyde önem taşıyor. Yakın zamanda gelen bir açıklamanın ardından, bazı çevreler tarafından muhalefet liderinin iktidarın desteklediği şekilde yorumlar yapıldı. Bu etkileşimler sosyal medya aracılığıyla hızla ilerliyor ve kısa sürede geniş kitlelere ulaşıyor. Ancak ilgili gelişmelerin aralıkları, bu ifadelerin doğrudan bir destek işareti gelmediği, hatta eleştiriler ve sistem önerileri görülebiliyor. Siyasal iletişim açısından bu tür söylemler, genellikle çözüm arayışı çerçevesinde kullanılırken, küreselde farklı bir algı yaratabiliyor.
Tepkiler ise iki ana kutupta yoğunlaştı. Bir kısmı vatandaş bu açıklamaları “gereksiz yumuşama” olarak yorumlarken, diğer bir kısmı ise “siyasi nezaket ve tasfiyelik” olarak değerlendirdi. Bu da toplumsal, siyasi figürlerin her birinin kendi dünya çapındaki dağılımının düzenlendiğini gösteriyor. Gerçekliğin yerinin çoğu zaman algının alındığı böyle bir dönemde, açıklamaların kesilmesia açık hale gelmesi kaçınılmaz bir sonuç gibi görünüyor. Öte yandan siyasi birimlerin hizmetlerinin her açıklamasının dikkatli bir şekilde tartışılması gerekiyor. Çünkü onun cümlesi, sadece siyasetçiyi değil, temsil ettiği kitleyi de bağları. Bu nedenle gerçekte söylendiği ile medyanın nasıl yansıtıldığı arasındaki fark, kamuoyunu yanıltabilecek en önemli unsurlar arasında yer alıyor.
Bu tür olaylar, medya okuryazarlığının ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Vatandaşların yalnızca kimliklerine değil, içeriklere dikkat etmesi, haberlerin güvenilirliğini sorgulaması ve çoklu perspektiften değerlendirme yapması gerekiyor. Aksi takdirde siyasi manipülasyonlar, transfer yönlendirme aracı haline gelebilir ve demokrasinin sağlıklı işlenmesini sekteye uğratabilir. Sonuç olarak, bir açıklamanın “doğru” ya da “yanlış” olup olmadığı öncesinde, o açıklamanın ne zaman, nasıl ve kim tarafından söylendiği ile ne amaçla sunulduğu büyük önem taşır. Toplumun sağduyusu, yapıya dayalı analiz yapabilme yeteneğiyle şekillenmiş, gerçek ile algı arasında farklı daha net ortaya çıkar ve sağlıklı bir demokratik bilinç oluşur.