Eşim Levent’le yıllarca çalışıp didindik

Masada hava buz gibiydi. Gönül Hanım, taşlı yüzüğüyle oynayarak konuşmaya devam ediyordu. Levent ise çatalını tabağa bıraktı. Onun o “fırtına öncesi sessizliğini” iyi bilirim.

Levent sakin ama sarsılmaz bir sesle konuştu:
“Haklısınız Gönül Hanım. Ekonomi devri. Biz de bu akşam tam bunu konuşacaktık. Bu evi satmaya karar verdik.”

Melis’in yüzü aydınlandı ama cümle yarım kaldı.

“Ama İncek’ten ev almak için değil,” diye devam etti.
“Evi satıp parasını bankaya koyacağız. Faiziyle Ege’de küçük bir yere yerleşip emekliliğimizi yaşayacağız.”

Masaya sessizlik çöktü.

“Serkan artık koca adam,” dedi Levent.
“Melis gibi kaliteyi seven bir hanımefendiyle evleniyorsa, ona layık hayatı kendi imkânlarıyla sunacaktır.”

Gönül Hanım’ın yüzü bembeyaz oldu:
“Nasıl yani… Ev onlara kalmayacak mı?”

Ben de söze girdim:
“Eğer bu ev Melis için yeterince iyi değilse, çocuklarımızı burada zorla oturtamayız. Serkan kendi evini tutar. Biz oğlumuza güveniyoruz.”

O an nezaket maskeleri düştü.
Reklamlar