Kapıyı ayırıp, yüreğim ağzıma gelmişti. İçeriden beklediğim gibi bir manzarayla karşılaşma. Odamın kapısı hafif aralanmıştı ama hücre bloğu yalnızdı. Yatakta normal şartlarda ağlıyordu. Şaşkınlıkla ona baktım: — Ne oldu, neden ağlıyorsun? dedim. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Birden fazla panikle birleşmek: — Abla, kusura bakma seni de korkuttum. Az önce eniştem evden çıktı, bana da söylemedi. O çıkınca uyuyamadım, içim daraldı, ondan ağlıyordum, dedi. İyice kafam karışmıştı. O sırada telefonuma bilgi geldi. Eşimden mesaj düşmüştü: "Sakın merak etme, biraz fenalaştım, gece gece seni uyandırmak istemedim. Hastaneye geldim, serum taktılar. İyiyim, birazdan çıkacağım." Mesajı gözlerim doldu. Bir yandan rahatladım bir yandan da gizlice ki şüpheden dolayı kendime kızdım. Hemen kardeşime kalıyorum: — Allah senden başımdan eksik kalıyor. Ben sana haksızlık yaptım, düşüncelerim kötü şeyler geldi, dedim. Kardeşim bana ayrıldığında, gözyaşları içinde: — Abla, sen hem benim annem hem sırdaşımsın. Ben asla sana ihanet edecek bir şey yapmamak. Bana güven, dedi. O bir kalpten büyük bir yük kalkmıştı. Bir süre sonra geçiş akşamı geldi, yüzü biraz solgundu ama iyiydi. Ona da uyuyorum, gözlerim dolu: — Niye söylemedin bana? Çok önemsiyorum, dedim. O ise gülümseyerek: — Seni ve oğlumuzu uykudan istemedim, merak etmek istemedim, dedi. O gün sonra aramızdaki güven daha da güçlendi. Kardeşim de evde kalmaya devam etti ama ben artık ona farklı gözle bakmıyor, birlikte geçirdiğimiz zamanların değerini daha iyi anlıyordum. Ve gizlice bir ses bana hep şunu söylüyordu: “Bazen insanının kalp yeteneği kötü olasılıklar gelir, amaten güven varsa hiçbir fırtına ailesini yıkamaz.” O geceden sonra içerideki bütün şüpheler dağıldı. Eşime de kardeşime de daha çok katıldım.