Açtığım anda içimde buz gibi bir ağırlık çöktü. Bohçanın içinden, önce avucuma sığacak kadar küçük bir anahtar çıktı. Paslanmış, eski tip bir anahtar… Kocamın ömrü boyunca hiç kullanmadığını bildiğim bir şey. Ama asıl beni yerle bir eden ikinci parça oldu: kırışmış, nemden lekelenmiş küçük bir not kâğıdı. Kâğıdı elime aldığımda dizlerimin bağı çözüldü. Yazıyı tanımak için fazlasına gerek yoktu—kocamın el yazısıydı.