Düğünlerin kusursuz olmaması için ben ve ailem günlerini çabaladık. En ince ayrıntısına kadar her şey düşünülmüş, hiçbir şansa bırakılmamıştı. Kavgası devam eden insan Cemal, o kadar iyi ve beyfendi avukatı ki onu yalnızca ben değildim, ailem de çok sevmişti. Hepimizin takip ettiği, bu düğün hayallerimizdeki gibi muhteşem. Müzikler çalıyor, misafirler keyifleniyor, herkesin mutluluğumuza ortak oluyor. İçimden “İşte bu, hayal ettiğimiz gün” diyemiyorum. Her şey kusursuz ilerliyordu… ta ki makarna kesme anına gelene kadar. Ben, o anı çok farklı hayal etmiştim. Gülümseyerek, ayrılıkların gözlerine aşkla bakarak, nazik bir şekilde makarnamızı kesecektik. Belki ufak bir lokma, belki romantik bir öpücük… Ama hiç beklemediğim bir şey oldu. Cemal, şaka yapmak istediğini düşünerek bir anda yüzümü makarnaya bastırdı. Duvağım, makyajım ve gelinliğim mahvoldu. Bembeyaz makarnanın kreması, dağılmalarında ve hatta elbisesinin üzerinde parçalanmış bir iz gibi kaldı. Salon bir anda kahkahalarla çınladı. Bense hiçbir şekilde sinirlenmedim şaşırdım, utancımdan yerden kalktım. O kadar emekleri, hayalini kurduğum o büyülü an, bir şakanın içinde olup da vardı. Cemal, sanki büyük bir zafer kazanmış gibi gülerek parmağındaki kremayı yaladı: “Tatlıymış.” dedi. O bir yurdun ejderhası geldi ama kalakaldım. Kahkahalar hala devam ediyor. İşte tam o sırada ağabeyeyim Serkan çıkıyor. Yüzü kıpkırmızı olmuş, öfkesinden başkaları titriyordu. Gözleri Cemal'e dikilmişti. Herkes Serkan'ın gürültüsünde kahkahalar bir anda kesildi. Salonda buz gibi bir sessizlik çöktü. Ve abim öyle bir şey yaptı ki… salondaki herkes dondu. Misafirlerin nefesini sürdürmüş, Cemal'in yüzündeki gülümsemesi bir anda silinmişti. O bir düğün salonundaki herkes içinde şok yaşardı. Devamını okumak için diğer sayfamıza başvurunuz