Çocuğumun Doğuşu
Aylar sonra, Cebu’daki küçük bir devlet hastanesinde doğum yaptım.
Minik, sağlıklı ve gözleri gün doğumu kadar parlak bir kız çocuğu.
Onu kollarımda tuttuğumda, içimde taşıdığım tüm acı bir anda yok oldu.
İstedikleri “oğul” olmaması umurumda değildi.
O hayattaydı. O benimdi. Ve önemli olan tek şey buydu.
Masalar Döndüğünde
Birkaç hafta sonra eski bir komşum bana haber gönderdi: Clarissa da doğum yapmıştı.
Tüm Dela Cruz ailesi balonlar, pankartlar ve ziyafetlerle kutlama yapıyordu.
Uzun zamandır beklenen “varisleri” sonunda gelmişti.
Ancak sakin bir öğleden sonra, mahallede herkesi şaşkına çeviren bir söylenti yayıldı.
Bebek erkek değildi.
Dahası… bebek Marco’nun çocuğu değildi.
Hastane kan gruplarının uyuşmadığını fark etmişti.
DNA testi sonuçları geldiğinde, gerçek gün ışığında şimşek gibi çaktı.
Çocuk Marco Dela Cruz’a ait değildi.
Bir zamanlar övünen Dela Cruz malikanesi bir gecede sessizliğe gömüldü.
Marco’nun dili tutulmuştu. “Oğlu olan kalır”
diyen eski kayınvalidem, baygınlık geçirip hastaneye kaldırıldı. Clarissa kısa süre sonra ortadan kayboldu ve Manila’yı bir bebekle ve evsiz bıraktı.
Gerçek Barışı Bulmak
Haberi duyduğumda sevinmedim.
Kalbimde zafer yoktu, sadece huzur vardı.
Çünkü sonunda anladım: Kazanmaya ihtiyacım yoktu.
Nezaket her zaman kükremez. Bazen sessizce bekler ve hayatın kendi adına konuşmasına izin verir.